Hastalıklar insanlık tarihinin oluşması, gelişmesi, şekillenmesi ve değişmesinde her zaman belirleyici olmuştur. Bu nedenle hastalıkların anlaşılması ve ardından tedavi edilmesi, oluşmasının engellenmesi veya çoğu zaman olduğu gibi kontrol altında tutulması için ilaçlar geliştirilmiştir. İnsanlık tarihinin ilk zamanlarında doğa temel ilaç kaynağıyken son iki yüzyılda sentezlenen maddeler ilaç olarak daha çok kullanılmaya başlanmıştır. İlaç her ne kadar hastalıkların tedavisi, önlenmesi veya kontrol edilmesinde çok elzem olsa da doğru kullanılmadığında kendisi de hastalık yapıcı olabilmektedir.
Doktor bir şikâyet ile gelen hastasının hastalığını anlamalı doğru teşhisi koymalı ve ardından o hastalık için doğru ilacı hastaya uygulamalı ki hasta o ilaçtan fayda görsün ve hatta zarar görmesin. Toplumda ilaçlar ile ilgili bilgiler çok sınırlı olup genel olarak başkalarının anlattıkları veya basit akıl yürütmeyle anladıklarıdır. Doğru ilacın, doğru hastaya, doğru bir şekilde uygulanmadığında hastaya yarar değil zarar sağlayacağı düşüncesi yeterli düzeyde yerleşmiş değildir. İlave olarak kimyasal sentez veya biyoteknoloji yoluyla elde edilen ilaçların yan etkilerinin ya da zararlarının olduğu ancak doğal, bitkisel ürünlerin hiçbir zararının olmadığı düşüncesi yanlış bilgiye bir örnektir. Bu konuda daha derinlemesine değerlendirme yapmadan önce ilaç ne demek kısaca ifade etmek gerekir.
İlaç hastalıkların tedavisi, önlenmesi veya kontrol edilmesi vb amaçlarla kullanılan dozu, uygulama yolu ve uygulama süresi belirli maddelerdir. Doğal veya bitkisel ürünler ilaç değildir, zararsızdır, kimyasal sentezlenenler ilaçtır ve onların zararı vardır diye bir düşünce tamamen yanlıştır. Öncelikle her türlü bitkisel veya doğa kaynaklı madde de içerisinde kimyasal içerir. Kimya laboratuvarlarında veya fabrikalarda bu maddelerin aynısı veya benzeri daha saf ve yüksek miktarda ve düşük maliyetle üretilmektedir aralarındaki tek fark budur. Yani ister doğa kaynaklı, ister sentez yoluyla elde edilen olsun hepsi ilaçtır.
İlaçların doğru kullanımın iki ayağı bulunmaktadır. Bunlardan biri doktor, eczacı, hemşire gibi sağlıkçılardan oluşan profesyonel ayağı bir diğeri de hasta ayağıdır. Hastanın doktora gittiğinde hastalığının doktor tarafından teşhis edilmesinde çok nadir olarak hata veya eksiklik olmaktadır. Doktor hastasına ilacını reçete etmekte ve eczacı da o reçeteyi hastasına hazırlamaktadır. Burada doktorun doğru ilacı yazmasında dikkat etmesi gereken hususlar çok teknik konu olup benim asıl üzerinde durmak istediğim hastanın ilaçlarını doğru kullanmasıdır.
Hastaların ilaçları doğru kullanması demek öncelikle hastalığının farkına varması, anlaması ve ona göre doktorun uyarılarına uyması demektir. Hasta bu temel konuya uymazsa tedavisinden yarar sağlaması olanaksızdır. Örneğin tansiyon hastası hastalığının ne olduğunu bilmeli ve ona göre hayatında bazı değişikliklere gitmelidir. Tansiyon sadece kan basıncının yükselmesi demek değildir. Kısa veya uzun vadede kalp damar hastalıklarından dolaşım bozukluklarına, beyin kanamasına, böbrek başta olmak üzere önemli organların hasarına neden olur. Hastalar hastalıklarıyla ilk yüzleştiklerinde doktorun uyarılarına dikkat ederler ancak zaman geçtikçe bu özen azalır. Tansiyon hastası tuz kısıtlaması, kilo düzeni ve diyet gibi temel uyarılara uymadan kan basınçlarında sadece ilaç kullanarak düşüş sağlayamazlar. İlave olarak hastaların ilaçlarını düzenli olarak mümkün olduğunca zamanında almadığı durumda da ilaçtan fayda sağlanması olanaksızdır. Tansiyon hastaları ilaçlarını genel olarak baş ağrısı hissettiklerinde alma eğilimindedirler. Hâlbuki doktorun tavsiyesi uyarınca her gün benzer saatte herhangi bir baş ağrısı, halsizlik, yorgunluk vb belirtiler olmasa da ilaçlarını düzenli olarak almaları gerekir. Eğer buna dikkat etmezlerse hastalıkları ilerlemeye devam ederek yukarıda saydığımız hastalıkların gelişmesi söz konusu olur. Benzer şekilde şeker hastası da diyetine dikkat etmediği, kilo vermediği ve şeker tüketimini sınırlandırmadığı müddetçe ilaçtan sınırlı fayda görür. Hastanın sadece şekeri yükseldiğinde ilaç alarak tedavi olması mümkün değildir. Bu gibi düzensiz ilaç kullanımı hastalığı tedavi etmediği gibi hastalığın daha da şiddetlenmesine de yol açabilmektedir. Çünkü düzensiz ilaç kullanımı vücutta çeşitli değişikliklere yol açarak ilaçların zamanla etkisini kaybetmesine ve sonuçta tedavide kullanılabilecek ilaç seçeneklerinin azalmasına neden olabilmektedir.
İlaçların doğru kullanımının bir diğer basamağı ise ilaçların nasıl uygulanacağı konusudur. Tablet, kapsül seklindeki ilaçlar kırılmadan veya açılmadan özel uyarı yoksa mutlaka ve sadece su ile birlikte yutularak alınır. İlaçların, üzerinde kırılabilir yazanlar hariç, kırılması veya kapsülün açılması ve diğer sıvılarla yutulması ilaçların etkilerinin tamamen ortadan kalkmasına veya azalmasına neden olur. Bu asla yapılmadan, ilaçlar en az bir bardak su ile alınır. Hasta ilacını yutmadan önce bardaktaki suyun birazını içerek boğazını ıslatmalı ve böylece ilacın yutulmasını kolaylaştırmalı ardından geri kalan suyun tamamıyla ilacını yutmalıdır. Bu şekilde ilaç alındığında hem ilacın etkisi olması gerektiği kadar artmakta hem de böbreklere daha az yük binmesine neden olarak böbrekleri de korumaktadır.
İlaçların hepsi tok karnına veya aç karnına alınmamaktadır. Bazı ilaçlarda özel uyarı bulunur ve özellikle aç karnına alınması tavsiye edilirken bazıları ise özellikle tok karnına alınmalıdır. Örneğin aç karnına alınması gereken ilaç tok alındığında etkisi azalabilmekte tok karnına alınması gereken ilaç da aç alındığında mide bağırsak hasarına yol açabilmektedir. İlaçların aç karnına alınması demek en son yemekten en az 2 saat sonra alınması veya bir sonraki öğünden 1 saat önce alınması demektir.
Bir diğer önemli husus da ilaçların saklanmasıdır. Her ilaç her zaman dolapta saklanmamalıdır. İlaçlar kutusundan çıkarılmadan üzerinde yazan talimata uygun bir şekilde saklanmalıdır. 0-8 derecede saklanmalıdır denilen ilaçlar dolapta, -20 derece uyarısı bulunan ilaçlar derin dondurucuda oda sıcaklığında uyarısı olan ilaçlar ise güneş görmeyen serin bir yerde bulunan saklama dolabında saklanmalıdır. Yoksa ilaçların etkilerinde azalma olacağı muhakkaktır.
Bir diğer önemli konu ise göz damlalarının kullanımıdır. Göz damlaları uygulanırken ellerin bol sabunla yıkanması kesinlikle gereklidir. Adından da kirpiklere hiçbir şekilde dokundurmadan göze damlatılması gerekir. Çünkü göz damlalarının enfekte olmasına neden olunur. Ellerden veya kirpiklerden bakteri veya virüs damlalara bulaşır ve orada üreyebilir. Bir sonraki uygulamada da göze bulaşarak hastalığa yol açabilmektedir. Ayrıca gerek göz damlaları gerekse burun damlaları tedavi süresinin sonunda mutlaka atılmalıdır.
Doğru ilaç kullanımında bir diğer önemli husus da ilaçların imhasıdır. İlaçlar hiçbir şekilde çöpe atılmamalıdır. Çöğe atılan ilaçlar doğaya çok büyük zarar vermektedir. Suların, toprağın ve bitkilerin havanın kirlenmesine neden olmaktadırlar. Dirençli bakteri gelişimine, yeni hastalık etkenlerinin ortaya çıkmasına ve yiyeceklere bulaşarak kanser, kalp hastalıkları vb çok çeşitli hastalıklara yol açabilmektedir. Bu nedenle tedavi sonrasında kalan ilaçlar ve ilaç kutuları hastane, sağlık ocağı vb merkezlere bir çöp poşeti içerisinde ağızı kapatılarak tıbbi atık poşetine atılmalıdır. Bu sayede hem kendimiz hem çevremiz hem de gelecek nesillerimiz güvende oluruz.
Comments